Ortaklığın Giderilmesi (İzale-i Şuyu) Davası: Hukuki Bir İnceleme


Özet

Ortaklığın giderilmesi davası, Türk Medeni Kanunu kapsamında düzenlenen ve paylı mülkiyetin sona erdirilmesini amaçlayan temel hukuki yollardan biridir. Bu makalede, izale-i şuyu davasının hukuki dayanakları, tarafları, uygulanma biçimleri ve yargı pratiği ele alınmaktadır. Ayrıca, dava sürecinde zorunlu hale gelen arabuluculuk uygulaması, harç ve masraflar ile ilgili güncel düzenlemeler değerlendirilmektedir. Makalenin sonunda, uygulamada karşılaşılan sorunlar ve çözüm önerileri tartışılmaktadır.


1. Giriş

Ortaklık kavramı, mülkiyet hukukunda önemli bir yer tutmakta olup, birden fazla kişinin aynı taşınmaz veya taşınır üzerinde ortak mülkiyet hakkına sahip olması durumunu ifade eder. Paylı mülkiyet olarak da adlandırılan bu durum, hukuken eşit haklara sahip olan paydaşların ortak bir mal üzerinde birlikte tasarruf yetkisine sahip olmaları anlamına gelir. Ancak, ortaklık devam ederken paydaşlar arasında uyuşmazlıklar çıkabilir veya ortaklık sona erdirilmek istenebilir. İşte bu noktada, izale-i şuyu davası gündeme gelir.

İzale-i şuyu davası, ortaklığın giderilmesi, yani paydaşların sahip olduğu ortak mülkiyetin sona erdirilerek malların ya aynen taksim ya da satış yoluyla paylaşılması işlemidir. Bu dava, hem taşınır hem de taşınmaz mallar için uygulanabilir.


2. Hukuki Dayanaklar ve Mevzuat

İzale-i şuyu davasının en temel hukuki dayanakları Türk Medeni Kanunu (TMK) hükümleridir. TMK’nın 688-698. maddeleri paylı mülkiyet esaslarını düzenlerken, 701-703. maddeleri elbirliği mülkiyetin paylı mülkiyete dönüşmesini ve dolayısıyla ortaklığın giderilmesini kapsamaktadır. Ayrıca, TMK m. 642 miras ortaklığına özel düzenlemeler içerir.

Bunun yanında, 1 Eylül 2023 tarihi itibariyle zorunlu hale getirilen arabuluculuk sistemi 7445 sayılı Kanun ile düzenlenmiş ve ortaklığın giderilmesi davalarında da arabulucuya başvurmadan dava açılamaması şartı getirilmiştir. Bu uygulama, uyuşmazlıkların mahkemeye taşınmadan önce çözümünü teşvik etmek amacıyla getirilmiştir.

Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) m. 165 ise bekletici meseleye ilişkin düzenlemelerle, ortaklığın giderilmesi davasında diğer uyuşmazlıkların (örneğin muhdesat tespiti) öncelikli olarak çözümlenmesini sağlar.


3. Dava Şartları ve Taraflar

İzale-i şuyu davasını açabilecek kişiler, ortaklığın paydaşlarıdır. Her paydaş, ortaklığın giderilmesi için tek başına dava açabilir. Dava konusu malın taşınmaz ya da taşınır olması, yetkili mahkeme açısından önem taşır.

Taşınmazlarda, dava taşınmazın bulunduğu yer sulh hukuk mahkemesinde açılır. Taşınırlarda ise davalının yerleşim yeri mahkemesi görevli ve yetkilidir.

Dava şartlarından biri olan arabuluculuk süreci, taraflar arasında anlaşmazlık varsa zorunlu olarak tamamlanmalıdır. Arabuluculuk sürecinde anlaşma sağlanamazsa taraflar dava yoluna gidebilir.


4. Ortaklığın Giderilmesi Yolları

Ortaklığın giderilmesinde iki temel yol vardır:

4.1. Aynen Taksim

Ortak malın fiziksel olarak paylara bölünmesi mümkünse ve bu durum tarafların menfaatine uygunsa aynen taksim tercih edilir. Örneğin, birden fazla bağımsız bölümden oluşan bir arsa kat mülkiyeti tesis edilerek taksim edilebilir. Ancak bu yolun uygulanabilir olması için malın bölünebilir, ayrı ayrı kullanılabilir nitelikte olması gereklidir.

4.2. Satış Yoluyla Paylaşım

Aynen taksim mümkün değilse ya da taraflar buna razı değilse, malın satış yoluyla paraya çevrilmesi ve bedelin pay oranında ortaklara dağıtılması söz konusu olur. Satış genellikle icra yoluyla açık artırma şeklinde gerçekleştirilir.

Bu süreçte üzerinde bulunan muhdesatların (bina, ağaç, vb.) kime ait olduğunun ayrı bir dava ile belirlenmesi gerekmektedir. Bu sebeple, izale-i şuyu davası muhdesat tespiti için bekletici mesele olarak kalabilir.


5. Uygulamadaki Problemler ve Yargı Pratiği

Ortaklığın giderilmesi davalarında en sık karşılaşılan sorunlardan biri, malın aynen taksiminin mümkün olmaması ve paydaşlar arasında anlaşmazlık çıkmasıdır. Ayrıca, muhdesatların kime ait olduğunun tespiti uzun süreçlere yol açabilmektedir.

Yargıtay kararları genellikle, tarafların mal üzerindeki haklarını tam olarak koruyacak biçimde, aynen taksim imkanı yoksa satış yoluyla paylaşım yapılmasını ve satış bedelinin paydaşlara adil şekilde dağıtılmasını esas almaktadır. Son yıllarda zorunlu arabuluculuk uygulaması, dava süreçlerinin daha hızlı tamamlanmasına katkı sağlamaktadır.


6. Harçlar, Masraflar ve Ekonomik Yükümlülükler

Ortaklığın giderilmesi davası harçları, işlemin türüne göre farklılık gösterir. Satış yoluyla paylaşımda bedelin binde 11,38’i oranında harç alınırken, aynen taksimde değer üzerinden binde 4,55 harç alınmaktadır. Bunlara ek olarak KDV, damga vergisi ve diğer masraflar da tarafların yükümlülüğündedir.


7. Sonuç ve Değerlendirme

İzale-i şuyu davası, paylı mülkiyette sıkça başvurulan ve ortaklığın sona erdirilmesi bakımından önemli hukuki bir araçtır. Türk Medeni Kanunu’nun ve ilgili mevzuatın düzenlemeleri, tarafların haklarını korurken, pratikte yaşanan sorunlar da dikkate alınarak yargı kararlarıyla somutlaşmaktadır. Zorunlu arabuluculuk uygulaması, uyuşmazlıkların mahkemeye taşınmadan önce çözülmesini teşvik ederek süreci hızlandırmaktadır.

Ancak, özellikle muhdesat tespiti ve satış süreçlerinde yaşanan gecikmeler, taraflar açısından mali ve zamansal yükler doğurabilmektedir. Bu nedenle, ortaklık giderilmesinde alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin geliştirilmesi ve mevzuatın bu doğrultuda güncellenmesi faydalı olacaktır.


Kaynaklar

  • Türk Medeni Kanunu, 4721 sayılı Kanun
  • Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 6100 sayılı Kanun
  • 7445 sayılı Kanun (Arabuluculuk)
  • Yargıtay İçtihatları
  • Akademik yayınlar ve hukuk dergileri

Bu gönderiyi paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

erreror